Bugün, 26 Ekim 2023 tarihinde, Marmara Bölgesi'nde meydana gelen bir deprem, İstanbul’dan Uşak’a kadar uzanan geniş bir alanda hissedildi. İstanbul’un yoğun yerleşim alanlarını da etkileyen bu sarsıntı, birçok vatandaşın panik içinde sokaklara dökülmesine neden oldu.
Kandilli Rasathanesi tarafından açıklanan verilere göre, depremin merkez üssü Marmara Denizi olarak belirlendi ve büyüklüğü 5.4 olarak kaydedildi. Sarsıntı, yerel saatle 15:22’de gerçekleşti ve depremin derinliği 10 kilometre olarak ölçüldü. İlk belirlemelere göre, İstanbul ve çevresinde hissedilen sarsıntının ardından birkaç artçı sarsıntı da yaşandı, ancak bunlar herhangi bir ciddi hasara yol açmadı.
Deprem sonrası, İstanbul Valisi ve birçok yerel yöneticinin acil toplantılar yaparak durumu değerlendirilmesi dikkat çekti. Çeşitli sosyal medya platformlarında da depremin şiddeti hakkında binlerce paylaşım yapıldı. Vatandaşlar, sosyal medyada hissettikleri sarsıntıları ve aldıkları güvenlik önlemlerini aktardılar. Gelişmeleri takip eden uzmanlar, depremin ardından İstanbul’da yerel ve ulusal çapta alınan önlemlerin artırılması gerektiğini vurguladılar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, deprem sonrası herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmamak için kriz masası kurarken, çeşitli ilçelerde sosyal hizmet uzmanları görevlendirilmeye başlandı. Ayrıca, kentsel dönüşüm projeleri hakkında yeniden bir değerlendirme yapılacağı bilgisi paylaşıldı. Uzmanlar, depremin oluşturduğu psikolojik etkilerin önüne geçebilmek adına toplumda bilinç oluşturmanın ve hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekti.
Depremin ardından birçok bilim insanı olayla ilgili açıklamalarda bulundu. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi’nden Prof. Dr. Haluk Özener, Marmara Bölgesi’nin deprem kuşağında yer aldığını belirterek, bu tür sarsıntıların beklemenin doğal bir sonucu olduğunu ifade etti. "Marmara Bölgesi'nin depremselliği uzun yıllardır biliniyor. Bu tür depremler, ne yazık ki, doğamızın bir parçası." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Özener, deprem sonrası yapıların dayanıklılığının artırılması gerektiğini ve bu yönde hükümetlerin daha fazla yatırım yapması gerektiğini vurguladı. Düşük yapı stoklarının bulunduğu bazı bölgeler için alınması gereken önlemlerin aciliyet kazanması gerektiğini ifade eden bilim insanı, "Halkın bilinçlendirilmesi gerekir, çünkü depreme hazırlıklı olmak hayati bir önem taşıyor." dedi.
Marmara'da yaşanan bu deprem, sirenlerin çalmaması ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmemesi gibi bazı eleştirilere de yol açtı. Özellikle sosyal medya üzerinden yayılan yanlış bilgiler, paniği daha da arttırdı. Bu durum, kriz anlarında gerçek bilgiye erişimin ne denli önem taşıdığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Yaşanan bu olay, Türkiye'nin deprem gerçeği ile yüzleşme konusundaki farkındalığı artırmaya yönelik yeni bir alarm olarak kaydedildi. Bu tür doğal afetlerin ne zaman ve nerede olacağı bilinmezken, toplumsal olarak bilinçlenmek ve hazırlıklı olmak, gelecekte gerçekleşebilecek depremlerin etkilerini en aza indirmek için hayati bir önem taşımaktadır.
Marmara Bölgesi gibi yoğun nüfuslu bir alanda, binaların sağlamlığı ve acil durum planlarının güncellenmesi şarttır. Bu yaşanan deprem, belki de daha geniş çapta tedbirlerin tekrar gözden geçirilmesi adına bir fırsat sunabilir. Tüm bu gelişmeleri ve daha fazlasını Haberdoga olarak takip etmeye devam edeceğiz.